Her gün sokakta kameralar tarafından izleniyoruz. Arkadaşımızla ettiğimiz sohbette geçen kelimeler aynı gün karşımıza reklam olarak çıkıyor. Yapay zeka teknolojisi sayesinde Google bizi bizden daha iyi tanıyor. Attığımız tweetlerden karakter ve duygu analizimiz yapılıyor. Devlet, internet trafiğimizi logluyor. Kim hangi videoyu kaç dakika izledi, hangi sitede kaç saniye kaldı, her şeyi biliyor. Bizler günde 10.000 adım atıp sağlıklı yaşadığımıza sevinedururken cebimizdeki “akıllı” ajanlar her adımımızı takip ediyor. İndirdiğimiz “masum” bir fal uygulaması, mahremiyetimizin iplerini küresel güçlerin eline tutuşturuveriyor.

Kapitalizm, dataizm’e göz kırparken; sıfır ve birlerin dünyasında, uykuda kaldığımız süreden tutun da kalp ritmimize kadar her şey bir veri artık. Ahmaklığımız yüzünden data diktatörlerine kaptırdığımız bu veriler işlenerek, kitlesel manipülasyon, toplum mühendisliği gibi bir çok alanda kullanılarak egemenlerin kirli çıkarlarına hizmet ediyor.

Şifrelediğin klasörü yalnızca sen görebilirsin öyle değil mi? Whatsapp yazışmaların da sadece sen ve muhatabın arasında. Instagram’da paylaştığın hikâyeler de 24 saat sonra siliniyor zaten…

— Hayır!

Dijital bir karantina altındayız. Sürekli izleniyor ve gözetleniyoruz!

Ve sen tüm bunlara rağmen, laptop’unun kamerasını bantlayarak mahremiyetini koruduğuna inanıyorsun. Bill, Mark ve Jack, partnerinle hangi pozisyonda sevişmekten hoşlandığına kadar biliyor ama olsun, sen kameranı bantladın ve için rahat.

Seçim günü arkasına geçtiğin paravanda yalnız mıydın? Netflix’te yeni başladığın diziyi izlemeye tek başına mı karar verdin? Okuduğun o saçma magazin haberine tıklayan senin ellerin miydi?

— Hayır! Dijital bir karantina altındayız. Sürekli yönlendiriliyor ve manipüle ediliyoruz.

Gün içindeki kararlarının hemen hepsi başkaları tarafından alınıyor. Algın, Silikon Vadisi’ndeki trilyoner patronlarca her gün yeniden şekillendiriliyor ama olsun, senin desteklediğin parti iktidara geldi ve için rahat!

**Haydi şimdi bırak o selfieye “like” atmayı ve ilk kez gerçekten hür iradenle bir karar ver:

Ya;

Sök laptopundaki bandı ve bak o delikten içeri:

Gör her an ensende olan takip mekanizmasının dişlilerini…

Gör en “özgür seçim”lerinin bile önceden dizayn edildiğini…

Ve algoritmaların hegemonyası altında ezilen “insan” için bir şeyler yap!

Ya da;

Bir “like” daha fırlat siberuzaya…

Arka Kapı Dergisi / Ahmet Ümit BAYRAM